13 Aralık 2011 Salı

Nasıl Bir Ayrılık İstersiniz ??

                        NASIL BİR AYRILIK İSTERSİNİZ ?

Bu sorunun biraz tuhaf olduğunu biliyorum. Ama bir o kadar da gerçekçi.“Nasıl bir ayrılık istersiniz?” O aşkın sonunun nasıl gelmesi hayal edersiniz? Hangi senaryo sizin için daha uygundur? Aklınıza bile getirmek istemediğiniz, ama için için kıyısından köşesinden bulaştığınız o arabesk duygu, sizi nasıl bir duygu denizine doğru çekiyor?
Bu soru niçin önemlidir biliyor musunuz? Çünkü insanlar, aşktan çok, ayrılığa düşkündür. Çünkü sihir oradadır. Aşkın ete kemiğe büründüğü nokta, ayrılığın kendisidir. Orada vücuda gelir ‘aşk öyküleri’. Aşk şarkıları bunu anlatır. Ayrılığı yazar tüm şairler. Üstelik öyle kelimeleri yan yana getirir ki usta şairler, insanın ayrılası gelir. Ama şairler de bilir, aşkın sihri, ayrılığın içinde gizlidir. Ya da tam tersi. Ayrılığın sihri, aşkın içinde gizlidir.
Büyük aşklara bakın, kitaplara, filmlere konu olmuş, ya imkansız aşktır ya da sonu gelmeyen. Mutluluğa bulamamış çiftlerin kutsandığı öykülere ağlar insanoğlu ve ne gariptir ki, ‘mutlu bir aşkı’ destanlaştırmaya kimse uğraşmamıştır. Oysa insanlar mutlu olmak için aşkı arar ya da aşkı bulup mutlu olmayı ister. Şairlerin de, yazarların da işine gelmez bu durum. Bu yüzden, ayrılık kutsallaştırılır. İnsanların içindeki korku, bilinç altındaki kuşkusu belki de.
Ve ne gariptir ki, insanlar ayrılığı okur, ayrılığa ağlar, ayrılanlar için dua eder, ayrılığı kutsallaştırır. Gerçekten de garip değil mi? Garip olduğu kadar da gerçek.
Nasıl bir ayrılık isterseniz? Ayrılığın hangi şeklini hayal edersiniz? Şarkılardaki gibi, romanlardaki gibi mi?
Aslında insanlar aşktan çok, ayrılığa düşkündür. Çünkü oradadır sihir. Biraz kendine acıma, biraz da acındırma hissi.
Düşünsenize, elinde şişe, yalpalayarak sokaklarda dolaşan bir insan. Aşk acısıyla düşmüş ortalığa. Hani filmlerdeki, romanlardaki, şiirlerdeki gibi.
İnsanlar ona bakar, üzülür, acısına eşlik eder. Pencereden sarkanlar, ona acır. Hem acıyıp hem de kutsallaştırır. Perişanlığın nedeni bir ayrılık hikayesi ise, insanlar kahraman gibi bakar o kişiye.
“Vah zavallı. Sevdiğini vermemişler, O da bu hale düşmüş. Hayatta her şeyden vazgeçmiş, sokaklarda yatıp kalkıyor.”
“Sevgilisi terk edince, O da aklını yitirmiş. Perişanlığı bundandır. Zavallı.”
Çünkü öylesine sevmiş ki, her şeyden vazgeçmiş. Oysa vazgeçmek değil, korumaktır aşk. Gerçek aşk, hayatı, yaşamayı, yaşatmayı sevmektir.
Ama herkes o insanı konuşur. Bir de methiye düzer camdan sarkarak bakanlar. Aşkının sürüklediği perişanlıkta, hayatın içinde ilk kez esas oğlan ya da birinci kız olmayı hak ederler.
Ne gariptir ki, bunun keyfini yaşamak isteyen bir sürü insan vardır dünyada. Konuşulurlarsa, acılarının dineceğini düşünürler. Oysa arabesk bir duygunun, acındırma ile paylaşılma gereksinimidir her şey. Bir de,kısa bir süre bile olsa esas oğlan olma ihtiyacı.
Belki de bu yüzden insanlar ayrılığa düşkündür. Haklı olmak için. Konuşulmak, belki ‘haklıydı desinler diye’. Kim bilir?
Aşkın sihri ayrılıkta gizlidir. Oraya düşkündür herkes, herkes ayrılığı konuşur. Çünkü aşkın vücuda geldiği yer ayrılıktır.
Siz nasıl bir ayrılık düşünürsünüz? 
internethaber.com, Erdoğan Aktaş, 26.02.07

12 Aralık 2011 Pazartesi

RAPSODİ,TEOMAN & İSTANBUL

Blogumun esin kaynağı Teomandan RAPSODİ..
Sizler ne düşüneceksiniz bilmiyorum ama teomanın bütün şarkıları ayrıcalıklı gibi. Tıpkı en yakınına bütün günahlarını,hayallerini,sevinçlerini ve hüzünlerini anlatırmış gibi..doğal...